27 Şubat 2014 Perşembe

Erikli...


"Enerji deposu..."


"Utangaç..."

Neden mi...? "Meze tabağımdadan ahtapotumu yediii..."
Azarlayınca da duygu sömürüsü yapıyor...

"Hayvanları Seviniz..."

 Hangilerini mi..?        Sosyal Paylaşım Sitelerine koydukları resimleri
      paylaştılar diye kıyameti koparan bencil SÜRÜNGELERİ...
   Tünellerde park lambası ya da farlar yerine dörtlülerini yakan ÖKÜZLERİ
    Lastiği patladığında bunu sol şeritte değiştiren DEVELERİ,
*    Bir yaya geçsin diye yavaşladığınız veya durduğunuzda
     sağınızdan/solunuzdan bir de size ters ters bakarak geçen ÇAKALLARI,
*    Far ayarının ne demek olduğunu bilmeyip ya da ona verilecek
      2-3 milyonu servet sanıp arkanızda gözünüzü kamaştıran DAVARLARI,
*     Karda önden çekişli arabasının arka tekerlerine zincir takıp sonra
      "abi bi el atsana" diye yardım isteyen EŞEKLERİ,
*     Dakikalarca aynalarına bakmadan otobanın sol şeridinde
      sizin süratinizden en az 50-60 km yavaş giderek salınan KOYUNLARI,
*     Yeni yıkadığınız arabanızı batırmakla mükellef, cam yıkama
      fıskıyesini ayarlamaktan aciz BEYGİRLERİ,
*     Arabasında biriktirip çöpe atması gerekenleri yola atan DOMUZLARI,
*     Trafik 2 dakika durdu mu kornaya basan AYILARI,
*     Her yere tüküren LAMALARI,
*     Evinin kapısına geldiği adamın ziline basmaktansa,
        arabanın kornasına basmayı tercih eden SIĞIRLARI...

        ve  tecrübelerinizde olan diğerlerini..

*****

"ISLAK..."




"ISLAK KALDIRIMLAR..."
Islak kaldırımlara düşüyor
Yaşlı çınarın solgun yaprakları
Saçağın altında iki sevgili
Öylesine susup bakışıyorlar
Tutulmuş sanki ikisinin de dili
Mevsim işte o mevsim
Çırçıplak kalacak birazdan dallar
Üstüme bir hüzündür çöküyor
Bu şehrin bir köşesine
Kaçışıp yok oluyor insanlar
Pembe mi ne bu damlalar
Tanıyorum ıslak kaldırımları
Işıl ışıl gözleri o mini eteklinin
                                                                Beni selamlıyor cumbalı evler
                                                                Bir mevsim göçüp gidiyor
                                                                                                             (K B)

26 Şubat 2014 Çarşamba

"Saros körfezinden rüzgâr esiyordu..."

6-8

Oturdum sırtın üstüne
Geçmiş günleri düşündüm
Askerdim, Adilhan köyündeydim;
Böyle bir akşamdı yine;
İçimde yine İstanbul hasreti,
Dalmış düşünmüştüm;
“Bu dağlar Koru Dağları değil,
Bu köy Adilhan Köyü değil;
Ne şu değirmen Ferhat Ağanın,
Ne de bu türkü hazin;
Ne açım, ne susuz,
Ne de gurbet elde yalnız
Hele güneş bir çekilsin;
Gideceğim bir ahçı dükkanına
Bu akşam da orada içeceğim
Hele şu Haliç vapuru
İskeleye yanaşsın
Yolcular çıksın hele;
En güzel saati şimdi Eyüp’ün”
Hadi yavrum, yolcu yolunda gerek
Nihayet göründü İbricik Köyü…
***
Çadırımın üstüne yağmur yağıyor,
Saros körfezinden rüzgâr esiyordu,
Ve ben, bir roman kahramanı,
Ot yatağın içinde,
İkinci dünya harbinde
Başucumda zeytinyağı yakarak
Mevzuumu yaşamaya çalışıyordum
Bu şehirde Başlayıp
Kimbilir nerde,
Kimbilir ne gün bitecek mevzuumu…

(Orhan Veli)