22 Mart 2014 Cumartesi

"Harika..."





21 Mart 2014 Cuma

"Susuzluk..."



Tozlu topraklı bir yolda dönüyordu pedallar. Güneş tepede, terler alında.
Suyumuz var olsa da, önümüzdeki rota için bir yudum takviye gerekliydi.

Bilirsiniz, su bitmeye yaklaştığında "susuzluk" ilk sinyallerini gösterir insana.

Uzakta yalnız başına, kuru, cılız bir ağacın gölgesine sığınmıştı geniş "yüzüklü" bir kuyu.

Yanı başına vardığımızda "Zeyneb"i göremedik. "Dayı Emmi" de yoktu ortalıkta.

Kuyubaşındaki su kovasına uzandık. Kovanın tangırtısı kırdaki sessizliği bozdu, bir kuş havalandı uzaktan.

İpi ayarladık ve boş kovayı kuyuya sarkıttık. Kova içine "susuzluk" sözcüğünü de kattık.

Kova ile su çekenler bilirler, suya batırmak için bir sağa bir sola sallanır kova, bu sallantı sırasında döküldü
"susuzluk" sözü, dibi görünmeyen karanlık kuyuya.

Doluverdi bir hamlede, çarptırmadan yukarı çektik; adettendir, "Susuzluk" sözcüğünü vermiştik, o da bize günümüz bilgelerinden Amin Maalouf'un bir sözünü göndermiş "Su içtiğin kuyuya taş atma..."

Aldık kabul ettik, içtik bir yudumda, suyu da, sözü de, anlamı da...

Ve döndü pedallar kana kana, doya doya...

Hakan EŞME / Adilhan